İSTANBUL CAMİLERİNDE RAMAZAN SERGİLERİ
28 yıldan beri Ramazan ayında İstanbul’da Sultanahmet Camii’nin avlusunda kitap fuarı açılmaktadır. Fuarda kurulan standlarda başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere diğer kitapların kitapların yanı sıra tespih, hat levhaları, esans, takke, şal, namaz başörtüsü ve bunlara benzer ürünler satılmaktadır. Sultanahmet meydanında ise yiyecek, oyun, hediyelik eşya fuarı kurulmaktadır. Düzenlenen programlarda, kukla, Karagöz-Hacivat gibi gösteriler, şiir dinletileri, tasavvuf müziği konserleri, sema ayinleri gösterileri sunulmaktadır. Ramazan fuarı bu yıl Sultanahmet’ten Beyazıt’a taşınmıştır. 29 yıldan beri kutlandığını bildiğimiz Ramazan fuarlarının geçmişi çok daha eski yıllara dayanmaktadır. Hayat Tarih Mecmuası’nın 1966 tarihli bir sayısında; Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Camileri ile ilgili bir yazısında şöyle “İstanbul’un büyük camilerinin şadırvanlı iç harem avlularında her yıl Ramazan ayı boyunca birer sergi-pazar kurulduğunu yazmaktadır. Buraya katılan esnaf, gedikliymiş. Her yıl avlunun aynı noktasına yerleşirmiş. Sergilerde, yiyecek, içecek, tütün, ağızlık, tespih, kumaş, cam eşya ve kitap satılırmış. Koçu, cami sergi-pazarlarının ne zaman kurulmaya başladığını bilmediğini, fakat Beyazıt Camii’de kurulan sergilerin diğerlerinden daha zengin ve üstün olduğunu vurguladıktan sonra yazısını, Edebiyatçı ve şair Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Ayrılıklar” adlı eserinin “Beyazıt Sergisi” adlı bölümüden aldığı şu satırlarla bitirmektedir:
“Dudakları dualarla kımıldayan sırma kordonlu, avniye kaputlu, galoş kunduralı paşalar; redingotlu, uzun kırmızı fesli saray erkanı, altın kamçılı nadide tesbihler çekerek, yarı mahmur yarı ibadetkar ağır ağır görüşürlerdi. Halk da o yan kubbelerin altında, her adımda bir yeni mahşere bakarak bir cereyan halinde çember gibi döner, dolaşır, şadırvanlarda abdest alanlara sürüne sürüne orta kapılardan boşalırdı. Hasılı sergi, renkleri ve kokuları ile dimağı da, dünyayı da, ahreti de kendisinde tecelli ettiren bir Müslüman seyrângâhı idi. Fakat yılın birinde bir yel esti. Eski sanatlarla eskiden kalacağı dağıttı. Yerlerinde sadece güvercinler kaldı. Daha ihtiyarlaşan tesbihçiler, tozlanmış ve camekanlarının başında bedbin ve mütevekkil iki büklüm kaldılar.”
Yirmidokuz yıldan beri, artık her Ramazan o tozlanmış camekanlar silinmekte, parlatılmakta, İstanbul’un ilim merkezi Bayazıt Meydanı ve oraya giden yollar ışıklandırılarak, kıymetli kitaplar, İstanbul’a mahsus hediyelikler standlardaki eski yerlerini almaktadır.
Ruşen Eşref Ünaydın (1892-1959): Edebiyatçı, yazar.
Reşat Ekrem Koçu (1905-1975): Tarihçi, yazar
Kaynak: Reşat Ekrem Koçu, “İstanbul Camileri Beyazıt Camii”, Hayat Tarih Mecmuası, C.II, Sayı:1, Yıl: Şubat 1966, Sayfa:62
◙◙◙◙◙◙◙◙
28 yıldan beri Ramazan ayında İstanbul’da Sultanahmet Camii’nin avlusunda kitap fuarı açılmaktadır. Fuarda kurulan standlarda başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere diğer kitapların kitapların yanı sıra tespih, hat levhaları, esans, takke, şal, namaz başörtüsü ve bunlara benzer ürünler satılmaktadır. Sultanahmet meydanında ise yiyecek, oyun, hediyelik eşya fuarı kurulmaktadır. Düzenlenen programlarda, kukla, Karagöz-Hacivat gibi gösteriler, şiir dinletileri, tasavvuf müziği konserleri, sema ayinleri gösterileri sunulmaktadır. Ramazan fuarı bu yıl Sultanahmet’ten Beyazıt’a taşınmıştır. 29 yıldan beri kutlandığını bildiğimiz Ramazan fuarlarının geçmişi çok daha eski yıllara dayanmaktadır. Hayat Tarih Mecmuası’nın 1966 tarihli bir sayısında; Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Camileri ile ilgili bir yazısında şöyle “İstanbul’un büyük camilerinin şadırvanlı iç harem avlularında her yıl Ramazan ayı boyunca birer sergi-pazar kurulduğunu yazmaktadır. Buraya katılan esnaf, gedikliymiş. Her yıl avlunun aynı noktasına yerleşirmiş. Sergilerde, yiyecek, içecek, tütün, ağızlık, tespih, kumaş, cam eşya ve kitap satılırmış. Koçu, cami sergi-pazarlarının ne zaman kurulmaya başladığını bilmediğini, fakat Beyazıt Camii’de kurulan sergilerin diğerlerinden daha zengin ve üstün olduğunu vurguladıktan sonra yazısını, Edebiyatçı ve şair Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Ayrılıklar” adlı eserinin “Beyazıt Sergisi” adlı bölümüden aldığı şu satırlarla bitirmektedir:
“Dudakları dualarla kımıldayan sırma kordonlu, avniye kaputlu, galoş kunduralı paşalar; redingotlu, uzun kırmızı fesli saray erkanı, altın kamçılı nadide tesbihler çekerek, yarı mahmur yarı ibadetkar ağır ağır görüşürlerdi. Halk da o yan kubbelerin altında, her adımda bir yeni mahşere bakarak bir cereyan halinde çember gibi döner, dolaşır, şadırvanlarda abdest alanlara sürüne sürüne orta kapılardan boşalırdı. Hasılı sergi, renkleri ve kokuları ile dimağı da, dünyayı da, ahreti de kendisinde tecelli ettiren bir Müslüman seyrângâhı idi. Fakat yılın birinde bir yel esti. Eski sanatlarla eskiden kalacağı dağıttı. Yerlerinde sadece güvercinler kaldı. Daha ihtiyarlaşan tesbihçiler, tozlanmış ve camekanlarının başında bedbin ve mütevekkil iki büklüm kaldılar.”
Yirmidokuz yıldan beri, artık her Ramazan o tozlanmış camekanlar silinmekte, parlatılmakta, İstanbul’un ilim merkezi Bayazıt Meydanı ve oraya giden yollar ışıklandırılarak, kıymetli kitaplar, İstanbul’a mahsus hediyelikler standlardaki eski yerlerini almaktadır.
Ruşen Eşref Ünaydın (1892-1959): Edebiyatçı, yazar.
Reşat Ekrem Koçu (1905-1975): Tarihçi, yazar
Kaynak: Reşat Ekrem Koçu, “İstanbul Camileri Beyazıt Camii”, Hayat Tarih Mecmuası, C.II, Sayı:1, Yıl: Şubat 1966, Sayfa:62
◙◙◙◙◙◙◙◙
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder