CAM İŞLEME SANATININ
HARİKALARINDAN
ÇEŞM-İ BÜLBÜLLER
ÇEŞM-İ BÜLBÜLLER
Farsça kökenli bir terkip olan “Çeşm-i bülbül”, “ bülbül gözü” anlamına gelir. İnce ve renkli cam çubukların yüksek ısıda eriyip, su gibi olmuş camın içine yerleştirilmesi tekniği ile elde edilen cam malzemeye çeşm-i bülbül adı verilir. Cam üzerinde dönerek burulan çizgiler karşıdan bakınca bülbül gözü gibi hareler şeklinde göründüğü için bu cam ürünler çeşm-i bülbül olarak adlandırılmıştır. Çeşm-i bülbül ürünler arasında gülabdan (gülsuyu şişesi), laledan (vazo), sürahi, şekerlik, kase ve tabak gibi formlar yer almaktadır. Çeşm-i bülbül tarzı cam işleme sanatı, 18. yüzyılın sonunda Mevlevi Dervişi Mehmet Dede’nin III. Selim Tarafından cam tekniklerini öğrenmek üzere Venedik’e göndermesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Venedik’te opal cam tekniğini öğrenen Derviş Mehmet Dede, İstanbul’a döndükten sonra Beykoz’da bir cam işleme atölyesi açmıştır. Bu atölyede Venedik’te öğrenmiş olduğu cam tekniklerini geliştiren Mehmet Dedenin çalışmaları sonucunda çeşm-i bülbüller ortaya çıkmıştır.
Çeşm-i bülbül tekniği şöyledir:
1-Demir bir çubuk, yani pipo, fırında eriyik halde bulunan cama daldırılır.
2-Pipo bütün camı toplamak için döndürülür.
3-Cam potadan ayrılır ve ocak dışında şekillendirilir ve soğutulur.
4-Bu aşamada biraz daha soğuk olan toplanmış cam, düzenli şekilde bir araya getirilmiş renkli cam çubuklar ile hazırlanan bir kalıba sokulur ve üflenir, çubuklar cama yapışır.
5-Oluşturulan form tekrar potaya götürülerek cam çubukların tamamen yapışması sağlanır.
6-Ürüne son şekli kalıp içinde verilir, bu aşamada gerekli olan döndürme işlemi elle yapılır. Bu son derecede büyük bir yetenek gerektiren bir işlemdir.
7-Biten ürün soğutulur ve metal çubuktan ayrılır.
Çeşm-i bülbüllerin imalatını yaygınlaştıran kişi ise Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’dır. Osmanlılarda, sırça, pul şişe yapmak çok gelişmişti. Eğrikapı ile Edirnekapı arasında, Samatya’da, Etyemez’de çalışan birçok cam-şişe tezgahı vardı. Sultan III. Ahmet Devrince sadece çeşm-i bülbül imal etmek için Beykoz’da bir fabrika kurulmuştur. Burada zümrüt yeşili, yakut rengi billurlar üzerine süt beyazı fayans yaldızlar işlenerek yapılan çeşm-i bülbül sürahiler, bardaklar, tabak ve kaseler imal edilmiştir. Topkapı Sarayı’nda çeşm-i bülbüllerin en güzel örnekleri bulunmaktadır.
Çeşm-i bülbül tekniği şöyledir:
1-Demir bir çubuk, yani pipo, fırında eriyik halde bulunan cama daldırılır.
2-Pipo bütün camı toplamak için döndürülür.
3-Cam potadan ayrılır ve ocak dışında şekillendirilir ve soğutulur.
4-Bu aşamada biraz daha soğuk olan toplanmış cam, düzenli şekilde bir araya getirilmiş renkli cam çubuklar ile hazırlanan bir kalıba sokulur ve üflenir, çubuklar cama yapışır.
5-Oluşturulan form tekrar potaya götürülerek cam çubukların tamamen yapışması sağlanır.
6-Ürüne son şekli kalıp içinde verilir, bu aşamada gerekli olan döndürme işlemi elle yapılır. Bu son derecede büyük bir yetenek gerektiren bir işlemdir.
7-Biten ürün soğutulur ve metal çubuktan ayrılır.
Çeşm-i bülbüllerin imalatını yaygınlaştıran kişi ise Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’dır. Osmanlılarda, sırça, pul şişe yapmak çok gelişmişti. Eğrikapı ile Edirnekapı arasında, Samatya’da, Etyemez’de çalışan birçok cam-şişe tezgahı vardı. Sultan III. Ahmet Devrince sadece çeşm-i bülbül imal etmek için Beykoz’da bir fabrika kurulmuştur. Burada zümrüt yeşili, yakut rengi billurlar üzerine süt beyazı fayans yaldızlar işlenerek yapılan çeşm-i bülbül sürahiler, bardaklar, tabak ve kaseler imal edilmiştir. Topkapı Sarayı’nda çeşm-i bülbüllerin en güzel örnekleri bulunmaktadır.
Kaynaklar:
1-"http://tr.wikipedia.org”
2-"Hayat Tarih Ansiklopedisi II/ 805 "
3- www.glassfurnace.org
Fotoğraflar:
"http://www.tulımba.com/"
"http://www.gittigidiyor.com/"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder