Powered By Blogger

Merhaba!

Başağın Huzur Köşesi'ne hoşgeldiniz. Dileğim, bloğumu bütün izleyenlerin, sayfalarımda huzur bulmasıdır.
Henüz yapım aşamasında olan bloğumda, ilerleyen zamanla birlikte, sizi gün boyu yaşadığınız streslerden uzaklaştıracak, aynı zamanda faydalı bilgiler kazanacağınızı umduğumbir dünyanın kapısı aralanacak.
Hep birlikte, kimi zaman gül bahçelerinde gezine ceğiz, kimi zaman, gurubu seyredeceğiz dalgaların beyaz köpük lerden güller saçtığı sahillerde...
Kimi zaman, türk şiirinin üstad larının mısralarına tutunarak, İstanbul'un ihtişamını bir başka tepeden seyredeceğiz, yorulduğumuzda Faruk Nafiz'in "Hanı"n da konaklayarak duvarlardaki yazıları şişesi is bağlamış bir lambanın ışığında okuyacağız.
Kimi zaman, bir ebru teknesinin üzerine eğilerek rengârenk hayallerimizi seyre dalacağız.
Bir kaç yüzyıllık bir yazma kitabın sayfalarına nakşedilmiş altınlar, kuyumcu vitrininde gördüklerimizden çok kamaştıracak gözlerimizi...
Minyatürlerin zaman tünelinden geçerek "Alice" gibi farklı bir dünyaya adım atacağız. Eski, yeni bir sürü kitabı yeniden keşfedeceğiz birlikte...
Hazret-i Muhammed (s.a.v.)'in hadisi şeriflerini okuyarak şerefleneceğiz, Mevlana'nın özlü sözleriyle tefekküre dalacağız, Yunus Emre'nin mısralarıyla bir kere daha öğreneceğiz dünyaya kavga için değil, sevgi için gel diğimizi...
Kimi zaman örgü örecek, dikiş dikeceğiz. Sevgiler!
































7 Nisan 2012 Cumartesi




İLKBAHAR
Nisan’ın başlarında olduğumuz şu günlerde, güneş her yeri
iyice ısıtmaya başladı. Cemreler düştükten sonra ısınan hava ile birlikte
ilkbaharın ılık tatlı havasını iliklerimizde hissetmeye başladık.
İlkbahar, uzun donuk bir kışın ardından tabiatın yeniden
canlanma zamanıdır. Bu mevsimde göçmen kuşlar gittikleri yerden döner,
ağaçların dallarına su yürür, kış boyunca soğuğa göğüs geren çıplak dallar önce
yeşil yeşil yapraklanmaya başlar. Ardından minik tomurcukları gün be gün açarak
ağaçlar birkaç günde rengârenk çiçeklerle donanır. Yeşil çimenlerin arasında
küçük gelinler gibi başlarını uzatan papatyalar, minik mavi mine çiçekleri
insanı kırlara davet eder.
Erkek güvercinler, güzel boyunlarındaki koyu yeşil halkalı
tüylerini kabarta kabarta “gu!” “gu” sesleriyle dişilerini aşka davet ederler.
İlkbaharda her yer canlıların sevimli yavrularıyla dolar.
İlkbahar, şairlere en çok ilham veren mevsimdir.
O şiirlerde, Eylül’ün kederli gözyaşları, Ekim’in ruhları
sarartan hüznüne yoktur. Şimdi, ilkbaharın ilhamı ile yazılmış birkaç şiirle
biz de ruhumuzu canlandıralım:
İLKBAHAR
İlkbahar sesinle gezinirsin bahçemde,
Geceler ışıl ışıl, günler masmavi olur.
Seni dinler dallarda kuşlar bile,
Yemyeşil bir zaman gözbebeklerinde uyur.

Gür saçların dökülür erguvan akşamlara…
Mutlu besteler söyler, sularda deli rüzgâr.
Silinir sevdaların mahzun ufkundan kara,
Sesin değen gönülde sonsuz bir bahar başlar.

İlhan Geçer

GÜLİSTAN
Meyden boşalıp doldu şafaklarla piyâlem,
Arz etti bir âlem ki bahar, aynı gülistan
Efsûn değil, efsâne değil gördüğüm âlem,
Gündüz-gece, derya ve kenar aynı gülistan.

Salkımlar açar, kuşların âhengi sesinde,
Güllerden uçan râyihâlar var nefesinde.
Kumral başı bir saksı ıtır penceresinde,
Hâliyle, hayaliyle o yâr aynı gülistan.

Takîbe koşar, bûseyi câm, işreti sohbet,
Her şeyde emel ra’şesi var, her yerde muhabbet.
Cennet görünür şevk ile her yer bu dem elbet;
Cânân ile birlikte mezar aynı gülistan.

Faruk Nafiz Çamlıbel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder