ÇANAKKALE ZAFERİ VE
SEYİT ONBAŞI GERÇEĞİ
ÇANAKKALE SAVAŞ GÜNLÜĞÜNDEN SEYİT ONBAŞI VE OCEAN
ZIRHLISININ BATIRILMASI İLE İLGİLİ BÖLÜM:
“…18 MART 1915 sabahı boğaza girip
tabyalarımızı top ateşine tutan 12 İngiliz
ve 4 Fransız savaş gemisi, Amiral Robeck komutasında ilerlemeğe
başladı.
Çanakkale Boğazının iki yakasındaki
mevzilerden açılan yoğun ateş ve Karanlık
liman’a döşenen mayınların patlamasıyla, ayrıca Mecidiye Tabyasından atılan
top mermileri ile İngiliz İnflexıble
ve Ocean zırhlıları ile Fransız Bouvet ve Goubis zırhlıları batırıldı.
Yine aynı gün Rumeli Mecidiye Bataryası
komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey’in emri
ile topçu Teğmen Fahri Bey, Fransız Bouvet zırhlısını vurdu. Gemi Komutanı Rapeot ve 639 kişilik mürettebatı boğuldu. Birkaç kişi yüzerek
kurtuldu.
Yine aynı gün Koca Seyid, İng. OCEAN zırhlısını vurdu…”
ÇANAKKALE
SAVAŞINA BİZZAT KATILMIŞ OLAN GAZİ BEHİÇ ONBAŞI, SEYİT ONBAŞI’NIN 276 KİLOLUK
TOP MERMİSİNİ SIRTINA ALIP NAMLUYA SÜRMESİNİ ANLATIYOR:
“GAZİ BEHİC ONBAŞI
Benim çocukluğumda Erenköy’de
oturuyordu.
Babamın tanıdığı olduğu için ara sıra ziyaretine gider, elini öperdik.
Isparta’nın Ulema köyünden olduğunu söylerdi.
İlerlemiş yaşına rağmen, vakit namazlarını Erenköy istasyonu yanında bulunan Zihni Paşa camiinde kılardı.
İşte ben, kendisini en çok bu camide görürdüm.
Namazdan sonra bazen avludaki kanepelerden birine oturur, ağaçların
gölgesinde kendisini dinleyenlere Çanakkale
hatıralarını anlatırdı.
Bir gün şöyle anlatmıştı: “Yavrucuğum!
Ben Çanakkale Savaşı’na Topçu olarak katılmıştım.
Yüksek bir yerden dürbünle
bakarak, karaya çıkarma yapan İngiliz birliklerinin yerini tespit ediyorduk.
Bir ara Katana Beygirlerinin
zorlanarak çektikleri bir araba gördüm.
Arabanın üzerinde Kızılhaç
bayrağı taşıyorlardı!
Arabayı üsteğmenime göstererek:
‘Komutanım! Ben bu arabanın ilaç değil, cephane taşıdığı kanaatindeyim.
Baksanıza hayvanlar nasıl zorlanıyorlar!’ dedim.
Üsteğmenim dürbünle iyice
baktıktan sonra: ‘Evet, haklısın Behic. Ben de aynı kanaatteyim. Ama uluslar
arası anlaşmalar var. Kızılhaç Bayrağı taşıyan bir araca ateş edemeyiz’ dedi.
Ben yine ısrar ettim.
‘Komutanım! Harp hiledir. Bunlar, Kızılhaç Bayrağı ile bizi aldatmak
istiyorlar.
Siz sorumluluğu üzerinize alın
ve ateş emri verin.
Araba, menzilimizin içinde ve
tam hedeftedir’ dedim.
Üsteğmenim sorumluluğu yüklenip
ateş emrini vermesiyle namluyu ateşledim.
Mermi tam hedefini bulmuştu.
Büyük bir infilâk oldu.
Hakikaten ilâç arabası ile cephane taşıyorlarmış.”
Yine Gâzi Behic Onbaşı’nın
anlattığına göre, Rumeli Mecidiyesinde
takım subaylarından Teğmen Fahri Bey
vardı. Genç ve çok yaman bir topçu subayı idi.
Onun hakkında: “Top mermisi ile
uçan kuşu bile vurur!” diyorlardı.
Batarya komutanı da Yüzbaşı
Hilmi Bey idi.
Fransız Harp Gemisi, kıyılarımızı şiddetli bir top ateşine tutmuştu.
Teğmen Fahri Bey, bizzat
kendisi top namlusunun yan ve yükseliş ayarlarını yaptı ve Fransız Harp
Gemisi’ni hedefe aldı.
Batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi
Bey’in komutu ile top ateşlendi ve tam isabet kaydedildi.
Daha önce Anadolu Hamidiye Tabyasından atılan mermi ile yaralanan
düşman zırhlısı vurulmuştu.
639 mürettebatı olan harp gemisi, boğazın serin sularına gömülürken
ancak beş asker yüzerek kurtulabildi.
Fransız gemisinin
batırılması üzerine İngilizler, Rumeli Mecidiyesini susturmak için çok
şiddetli bombardımana başladılar.
Şarapnel parçaları, siperlerin üzerine ölüm saçarken takım subayı Fehmi Bey’in emriyle askerler, sığınağa
doğru koştular.
O sırada bir İngiliz
mermisi, cephaneliğe tam isabet
etmişti.
Sığınağa yakın olan bu cephanelikte büyük bir patlama oldu.
Sığınağa koşan askerlerin önde olanları sığınağa ulaştılar.
Arkadan gelenler ise, cephanelikteki sarsıntının etkisiyle etrafa
dağıldılar.
Sayıları 40 kişiydi.
14 tanesi şehid olmuştu. 24 yaralı vardı.
İki asker de yara almadan kurtuldular. Bunlardan biri, Edremit’in
Çamlık Köyü’nden Mehmed oğlu Seyid
idi. Diğeri de, onun takım arkadaşı olan Ali
idi.
Ali, olup bitenleri anlamak
için sürünerek biraz gerideki mevzilere baktı.
Yaralı askerler, şehidleri tespit ediyorlardı.
Ali, tekrar kendi topunun
başına geldi.
Arkadaşları arasında Koca Seyid
diye anılan asker ise, yerde baygın yatıyordu.
Ayıldığı zaman, yanında bulunan takım arkadaşı Ali’den başka kimseyi göremedi ve: “Arkadaşlar nerede?” diye sordu.
Ali, soğukkanlı bir
şekilde: “Arkadaşlar mertebelerini
buldular.14 şehid, 24 yaralımız var. Ayakta sağlam olarak seninle ben, sadece
ikimiz kaldık” dedi.
Koca Seyid, denize doğru
bir daha baktı.
Düşman gemileri, karaya iyice sokulmuşlardı.
Bombardıman devam ediyordu.
Geride bulunan tabya, bombardıman sonucu çökmüş ve üç asker hariç,
herkes çöken toprağın altında kalmıştı.
Koca Seyid, tekrar gemilere
baktı. Sonra, topa baktı.
Sonra da 276 kiloluk mermiye baktı ve : “Gel Ali, yardım et de şu gülleyi sırtıma alayım.” dedi.
Ali: “Bu mümkün değil, Koca
Seyid!” diye karşılık verdi.
Koca Seyid tekrar, yerde
duran mermiye baktı ve: “Bu mermi,
lisân-ı hâl ile: Beni namluya sür, diyor!” dedi.
Ali, topun yan yatmış olan vincini kontrol etti.
Sonra, şaşkın şaşkın, arkadaşının yüzüne bakarak: “Kaldıramazsın Seyid” dedi.
Koca Seyid: “Hele bir
deneyelim” diyerek ısrar etti.
Ali de: “Allah (c.c)
yardımcımız olsun” dedi ve merminin ucundan tutarak yerden biraz
kaldırdılar.
Mermiye gres yağı sürüldüğü için ellerinden kayıp yere düştü.
Parmaklarını toprağa bulayıp tekrar denediler.
Ali’nin yardımıyla Koca Seyid, mermiyi nihayet sırtına
alabildi.
Sendeleyerek topa doğru yürüdü.
Merdiven basamaklarına ayağını attı. “Ya Allah! Bismillah” diyerek güçlükle mermiyi namluya sürdü ve
kamasını kapadı.
Gerek Ali ve gerekse Koca Seyid her ikisi de numara eri
değildiler. Bu sebepten dolayı, mermiyi namluya sürmenin dışında nişangâh ayarı
yapmak, namluya yan ve yükseliş vererek hareket halinde olan hedefe tevcih
etmekte pek usta değildiler.
Her şeye rağmen namluyu hedefe doğru çevirip mesafeyi tahminen
ayarlayan Koca Seyid: “Bismillah” diyerek topu ateşledi.
Hedef Ocean Savaş Gemisi
idi.
Bu sırada sığınağa koşup ölümden kıl payı kurtulan Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey, sığınaktan çıkıp
sipere dönmüştü.
Atılan merminin, hedefe isabet ettiğini gördü: “Hangi yiğit, topu ateşledi!” diye merak ederek topun yanına geldi
ve: “Sen miydin Seyid? Vurdun gemiyi” dedi.
Seyid
Onbaşı’nın İng. Savaş gemisi Ocean’ı vurduğu bu top günümüzde İstanbul Harbiye
Askeri Müzesinin bahçesindedir. Her gün yüzlerce ziyaretçi onu görmektedir.
Sultan II.
Abdulhamid Han 1886 yılında ilgili fabrikaya bu toplardan 8 adet Çanakkale
istihkâmları için sipariş verip 1889 da teslim almıştır. Daha sonra Asaf Paşa
tarafından Çanakkale ye getirilmiş ve Rumeli Mecidiyesi ile Anadolu Hamidiye
Tabyalarına yerleştirilmiştir.
SEYİD ONBAŞININ KULLANDIĞI TOPUN
AKADEMİK HÜVİYETİ
1. Topun İsmi: Kahraman
Nefer Seyid Topu
2. Topu Almanlardan
satın alan: II. Sultan Abdulhamid
3. Topun sipariş tarihi:
1886
4. Sipariş verilen
firmanın adı: Alman Kurup Firması
5. Türkiye ye teslim tarihi: 1889
6. Markası: Kurup Marka Çakılı Top
7. Namlu uzunluğu: 11,37 metre
8. Namlu Çapı: 35 cm
9. Namlu ağırlığı: 85 ton
10. Kundak boyu: 8,4
metre
11. Toplam ağırlığı: 170 ton
12. Mermi uzunluğu: 1,72
metre
13. Mermi ağırlığı: 276
kg [1]
KAYNAK:Ömer Mustafa DÖNMEZ, TANIDIĞIM ÇANAKKALE GAZİLERİ, Kurtiş
Matbaacılık, Kasım 2006
Seyit Onbaşı ve onun gibi adı bilinen veya bilinmeyen nice
kahramanların manevi hatıralarını korumak ve yaşatmak bu vatanın evlatlarının
boynunun borcudur. Mekanları Cennet olsun.
Başak Ayçin
Büyükkurt / Dönmez